Yükleniyor
Hastalarımızın ebeveynlerinden çok sık duyduğumuz bu sorunun cevabı “EVET” dir. Ancak, şimdilik bu tekniğin kullanımını daha önce denenmiş ama başarısız olunmuş ve kendi dokularından yeni bir kulak yapımı şansını yitirmiş hastalarla sınırladık. Uzun dönem sonuçlarının alınması ile primer, yani daha önce hiç bir ameliyat geçirmemiş mikrotialı çocuklar için de ilk tercih olacağını öngörmek mümkün fakat öncesinde daha çok hastada kullanılarak sonuçları görmemiz gerekiyor.
Anne-baba ya da herhangi başka bir insandan alınan (homolog) kıkırdaklar nakledildikleri vücutta şaşırtıcı bir şekilde insanın kendi kıkırdağı kadar iyi kabul görmektedir. Nitekim Prof. Dr. Mehmet Mutaf tarafından bir annenin kıkırdaklarını kullanarak oğlu için yapılan kulak kepçesi 8 yıl gibi uzun bir süreç geçmesine rağmen hala ilk yapıldığı gibi sorunsuz varlığını sürdürmektedir.
Hayır, ameliyat sonrası herhangi bir bağışıklık baskılayıcı ilaç kullanmıyoruz çünkü bu bir organ nakli değil. Hatta riskleri açısından kan naklinden daha masum bir uygulama. İnsandan insana nakledilen kıkırdak dokusunun her hangi bir bağışıklık baskılayıcı ilaç vermeden de canlılığını sürdürebildiğini gösteren çok sayıda klinik ve deneysel çalışma mevcuttur ve uzun yıllardan beri gerek kadavra gerekse canlı donörlerden, hatta domuz ve sığırlardan alınan kıkırdak dokular insan dizi, çene eklemi, omuz ve burnundaki bozuklukların düzeltiminde başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Bu hastaların hiç birinde bağışılık baskılayıcı ilaçlara gerek duyulmamaktadır. Zira kıkırdak dokusu, kornea dediğimiz gözün saydam tabakası ile benzer şekilde, insan vücudundaki en az “antijenite” taşıyan, yani bir başka canlıya nakli durumunda alıcıda reaksiyon yaratmadan kabul edilebilecek bir dokudur. Bu uygulamadan önce bütün doku nakillerinde olduğu gibi insandan insana geçecek bulaşıcı hastalıklarla ilgili taramaların yapılması yeterlidir. Kıkırdak alınacak ebeveynin ameliyata engel bir sağlık problemi ve sarılık, AIDS vb bulaşıcı hastalıkları olmamalıdır. Enfeksiyon riskini ortadan kaldırmak için uygulanan bir ilave önlem olarak alınan kıkırdak hastaya nakledilmeden önce yumuşak dokularından tamamen arındırılmakta ve antibiyotikli özel solüsyonlarla muamele edilmektedir.
Bu işlemde ameliyathaneye önce kıkırdak verecek olan ebeveyn alınır. Kıkırdak alımı yaklaşık 1 saat sürer ve ebeveyn uyandırılarak odasına çıktıktan sonra cerrah ebeveynden aldığı kıkırdak doku ile bir kulak kepçesi oluşturduktan sonra çocuk ameliyata alınarak hazırlanan bu kıkırdak kulak iskeleti deri altına konularak kulak yapımı tamamlanır.
Bu tekniğin uygulanması ile normalde kulak yapımı için narkoz altında 5-6 saat süren uzun bir ameliyat gerektiren kulak yapımı sadece 1-1.5 saatik bir girişime dönüşecek. Biz ebevenyden aldığımız kıkırdaklardan yeni kulağı oluştururken çocuk boş yere narkoz almayacak.
DAHA ERKEN YAŞTA KULAK YAPIMI MÜMKÜN OLACAKKulak eksikliğine bağlı olan psikolojik sorunlar çocuk 4 yaşına gelip kendi fiziksel özelliklerini sorgulama yeteneği kazandığında baş göstermektedir. Bu sorunlar çevre faktörünün eklenmesi ile okul döneminde giderek artmaktadır. Bu nedenle kulak yapımı okul öncesi dönemde hatta mümkünse 4 yaşından önce yapılmalıdır ama kendi kaburgaları ile kulak yapımında çocukların kaburgalarının kulak yapımına yetecek kadar büyümesi için sıklıkla 5-6 hatta bazen 9-10 yaşına kadar beklenmek zorunda kalınıyor. Oysa bu yöntemle ameliyat için 8-10 yaşına kadar beklenmek zorunluluğu kalkacak ve 4 yaşından itibaren yapılabilir hale gelerek çocuğun fiziki eksikliği ile hiç yüzleşmeden, ruhsal travma yaşamadan tedavisi yapılmış olacak.
ÇOCUKTAN KABURGA ALINMASINA İHTİYAÇ KALMAYACAK !Kulak yapımında anne baba kıkırdağının kullanılması çok önemli avantajlar sağlayacak bir çözüm olarak görünmekte olsa da kıkırdağın alındığı bireyin kulak yapımı gerçekleştirilecek olan çocuktan anlamlı olarak daha yaşlı olmasına bağlı olarak erken dönemde kıkırdak yaşlanması ve olası kemikleşmeye bağlı istenmeyen yan etkiler görülebilme riski vardır. Bu nedenle, Prof. Dr. Mehmet Mutaf’ın görüşü kulak yapımında, herhangi bir engel yoksa, öncelikli olarak hastanın kendi dokularının tercih edilmesi yönündedir.